Amasya'da Çakallar Mevkii - Gezelim Görelim Amasya

Haber

Test Footer

Amasya'da Çakallar Mevkii

Amasya’nın güneyinde yaklaşık 200 m. kadar yükselen tepedir. Hemen arkasında Ferhat Dağı yer almaktadır. Osmanlı döneminde şehzade ve sultanların avlak mevkileridir. Ayrıca şehzade ve Amasyalı bazı paşaların yazlık köşkleri bulunduğu yerdir.

    Bazı zamanlarda sevimsiz ve yırtıcı hayvan olan “çakal” ile karıştırılmaktadır. Halbuki “Çakal” kelimesi değişik anlamlarda kullanılsa da bu mevkie adını veren Çakalzâde sülâlesi olmuştur. “Çakallar” ismi “Çakal Kadı” diye meşhur olan Bedreddin Mahmud Çelebi’nin sülâlesinden ileri gelmektedir.


Çakallar isminin kaynağı;

   Çakallar mevkiinin doğu tarafları Padişah Kanuni Sultan Süleyman’a miras yoluyla kaldığından padişahın oğlu Şehzade Mustafa Amasya’ya vali olarak atandığı zaman burada bir yazlık yaptırmış ve bir müddet oturmuştur. Bu esnada meşhur alimlerden Seyrek Muhyiddin Efendi, arkasından Merzifonlu Hayrettin Hızır Efendi ve ondan sonra da, Sûrûri Efendi, Sultan Mustafa’nın eğitimi hizmetinde bulunmuşlardır. Ayrıca Hamdî, Zamanî gibi şâirler, Rustem Beyzâde Gonca Geyvân, Lâle Beyzâde Menekşe Ahmed ve Gazi Beyzâde Çiğdem Ahmed Beyler ile Çakalzâde Gül Sinan Çelebi gibi büyük zatlar onun hoş vakit geçirmesini sağlamışlardır. Bunlardan Gonca Geyvân, Çiğdem Ali, Çakalzâde Lâle Ali Çelebi, Gül Çelebi ve lalası Hamza Bey’e, Şehzade Mustafa bire parça bağ hediye etmiş ve mülkiyetlerine geçirmiştir. Halen “Hamzadüzü” denilen yerin Lala Hamza Bey’e, “Goncalık” diye bilinen Hamzadüzü’nün doğu tarafındaki yerlerin de Gonca Bey’e verilen yerler olduğu anlaşılıyor.

   1560’ta Kanuni Sultan Süleyman’ın Şehzadesi Bayezid Amasya Valisi iken Kara Mustafa Paşa’nın tuzaklarıyla ahirete göç etmesi üzerine şehzadenin av mahallinin tamamı satılmıştır. Büyük bir kısmı Çakalzâde Gül Sinan ve Lâle Ali Çelebilere isabet etmiştir. Daha sonra Lâle Ali Çelebi’nin hissesi torunu Lâlezâde Mehmed Çelebi’ye ondan da Sinan Çelebi’ye intikâl etmiştir.

  Çakalzadelerin bir mülkü durumuna ulaşmıştır. Bundan dolayı “Çakaloğulları Bağları” denildi. Zamanla halk arasında “Çakallar” ifadesi ile meşhur oldu.


Amasya’nın suyu Çakallar’dan

   Çakallar Mevkiinden şehir halkının yıllarca ihtiyaç duyduğu içme suyu karşılanmıştır. “Kayapaşa Suyu”, “Üçler Suyu” ve “Acemali Suyu” bu önemli kaynaklardandır.



Buradan Amasya’nın seyrine doyum olmaz

  Amasya Tarihi yazarı merhum Hüseyin Hüsameddin Efendi bu mevkii tanıtırken “Çakallar diye meşhur latif bir gül bahçesidir. Havası gayet sağlam ve her tarafı sanki güzel bir bağdır.

  Çakallar mevkii, Allah’ın yarattığı gibi, el değmemiştir, fakat manzarası göz çeker;iç taksimatı düzensizdir, fakat görünüşü gönül alır. Her bağının içinde yüksek bir köşk, bir veya iki yerinde gayet gür ve devamlı akan su her suyun kenarında lâtif bir çimenlik, her köşkün önünde bir gül bahçesi vardır. Çakallar bahar günlerinin fevkalâde güzelliğini ortaya serilince kırmızı güller, siyah benekli lâleleri ile güzellerin yanaklarına benzer. Güllerinin tebessüm eden manzarasını, lâlelerinin ferahlık veren intizamını seyr eden zevk sahibi kişilerin nazarında Çakallar, kırmızı güllere  bürünmüş bir bahar gelini gibidir.” şeklinde tanımlamıştır.

 Çakallar mevkii bugün o güzelliğini yine taşımaktadır. Amasya’nın en güzel manzarası buradan seyredilir. Teneke semaverlerde demlenen tavşan kanı sıcak çaylar burada bir başka tat ile içilir.

Yazar ve şairlere ilham kaynağı

Çakallar’dan Amasya’yı seyretmek insana bir başka huzur vermektedir. Yazar ve şairlere ilham kaynağı olmaktadır. Meşhur şair, Ebu’t-Tayyib el-Mütebennî, methettiği Halep Hükümdarı, Seyfüddevle-i Hamadânî ile, 953 yılında Amasya’yı ziyaret etmişti. Amasya’yı bugünkü Çakallar mevkiinden seyrettiği zaman, Seyfüddevle’yi, Amasya’yı fethetmiş olmasından dolayı methetmiştir. Seyrine doyamadığı Amasya için şöyle demiştir; “Amasya, insanı, seyriyle şâd ve mes’ûd edecek her güzellik ve letâfeti kendisinde toplamış büyük bir beldedir ki, burada istediğine kavuşmak için tereddüd ve telâş eden her tâlip, her türlü maksadına kavuşur. İsteklerine ulaşır. Elde ettiğini kaybederek üzülmez..  Amasya, önünde geniş çevresi olan eve benzemektedir. Bu evin her tarafı yüksek birer dağdır ki, her yüksek tarafın birer ufku vardır. Her ufkun, yüksek tarafı, ay parçası gibi sivridir.”


Zamanımızın şairlerinin dizelerinde

  Zamanımızın şairlerinden hemşehrimiz Harun YÖRGÜÇ gurbette Amasya özlemi ile yanıp tutuştuğu vakit yazdığı şiirinde Çakallar’dan şehri seyretmeyi özlediğini dile getirmişti.


“Çakallar’dan kuşbakışı bakarız

Pir İlyas’a tam yedi mum yakarız

Mart dokuzu biz Kırklar’a çıkarız

Gidip Amasya’ya düğün edelim.”

dizeleriyle özlemlerini mısralara dökmüştür.


Kaynak : Hüseyin Menç